Doğuştan işitme kaybı, doğuştan itibaren kısmen ya da tam işitme kaybı ile karakterize durumdur. Kulağın sesi beyindeki elektriksel uyarılara dönüştürme yeteneğinin kaybı sonucunda doğuştan işitme kaybı meydana gelebilir. Bebeklerde sıklıkla görülebilen bu sağlık sorunun çeşitli nedenleri olabilmektedir.
Doğuştan İşitme Kaybı Nedenleri
Doğuştan işitme kaybı nedenleri arasında en yaygın görüleni genetik faktörlerdir. Genler, işitme yolunun oluşumunda görev yaparlar. İşitme yolunun oluşumunda genler nedeniyle meydana gelen sorunlar kulak anatomisinde anomaliye yol açarak işitme kaybına neden olabilirler. Yapılan bilimsel çalışmalar neticesinde doğuştan işitme kaybından sorumlu olabilen 180’den fazla gen incelenmiş ve bu genlerin sesi beyne iletmeye yardımcı olan sinir hücreleri dahil olmak üzere kulak gelişiminde önemli role sahip oldukları gösterilmiştir.
Doğuştan işitme kaybı nedenleri arasında çevresel faktörler de bulunmaktadır. Viral enfeksiyonlar, parazitlerin yol açtığı enfeksiyonlar, bakteriyel enfeksiyonlar, gebelik döneminde alkol kullanımı ve sarılık doğuştan işitme kaybı nedenleri arasında yer alabilmektedir.
Doğumsal işitme kaybının prematüre doğum, düşük doğum ağırlığı ve doğum yaralanmalarının sonucunda da ortaya çıkabileceği bilinmektedir. Doğuştan işitme kaybına yol açan çevresel faktörlerin birçoğu önlenebilir niteliktedir. Gebelik sürecinin sağlıklı geçirilmesi, gereken aşıların olunması ve erken teşhis gibi adımlarla doğuştan işitme kaybı olasılığının minimize edilebilmesi veya yol açabileceği sorunların etkisinin azaltılabilmesi mümkündür.
Doğuştan İşitme Kaybı Nasıl Teşhis Edilir?
Bebeklerde de küçük çocuklarda da işitme kaybının fark edilmesi zor olabilir. Ancak erken dönemde teşhis edilmediği takdirde öğrenme becerilerini etkilemesi, konuşma bozukluklarına yol açması ve çocukların sosyal gelişimlerini geriletmesi söz konusu olabilir.
Sorunun yaygınlığı ve etkisi göz önünde bulundurulduğunda yenidoğan dönemlerinde doğuştan işitme kaybının teşhisi önem taşımaktadır. Spesifik testler uygulanarak yenidoğan döneminde işitme kaybı teşhisi yapılabilir. Özellikle prematüre doğum ya da düşük doğum ağırlığı gibi riski artıran şartlar ortaya çıktığında yenidoğan ünitesinden çıkan bebeklere otoakustik emisyon adı verilen iç kulak testi dahil olmak üzere BERA adı verilen ileri odyolojik tetkik yapılır. Çocukluk döneminde farklı iki testin yapılması da mümkündür. Salyangozun fonksiyonları ile ilgili bilgi almayı sağlayan oto akustik emisyonlar ve kulak zarı ile orta kulak fonksiyonları hakkında bilgi veren timpanometre testi ile işitme yetisi hakkında bilgi edinilebilir.
Doğuştan İşitme Kaybı Belirtileri
Doğuştan işitme kaybı belirtileri yaşla birlikte değişime uğrayabilir. Yenidoğanlarda belirtilerin fark edilmesi son derece zordur. Bu nedenle spesifik testlerin yapılması tavsiye edilir.
Bebekler büyüdükçe doğuştan işitme kaybı belirtileri belirgin bir hal alabilir. Geç konuşma, davranışsal problemler, televizyonun sesini açma isteği, kulak çınlaması, vertigo, kulaktan sıvı akması ya da kulak ağrısı gibi belirtilerin dikkatle takip edilmesi gerekir.
Doğuştan İşitme Kaybı Tedavisi
Doğuştan işitme kaybı tedavisi çok yönlü bir nitelik taşır. İşitme kaybının etkilerinin minimize edilmesi amacıyla hasta özelinde bir tedavi planlaması yapılır. Kesin bir tedavisi bulunmamakla birlikte doğumsal işitme kaybının tedavi süreçleri işitme kaybının ilerlemesini önlemeye ya da minimize etmeye, konuşma ve dil becerilerindeki gelişim süreçlerinin sağlıklı ilerlemesine dayanır.
Bu kapsamda doğuştan işitme kaybının türüne, hastanın genel sağlık durumuna ve işitme kaybının nedenine de bağlı olarak işitme cihazlarından, koklear implantlardan ve/veya işaret dili eğitiminden yararlanabilir. Yapılan bilimsel araştırmalar sorunu gelecek yıllarda gen terapisi seçeneğinin tedavi sürecinde etkili bir yol haline gelebileceği varsayımı güçlenmektedir.
Tüm bu alternatiflere ek olarak kimi zaman dış ve orta kulaktaki yapısal anomalilerin giderilmesi için cerrahinin gündeme gelmesi mümkün olabilir.
Şu an için doğuştan işitme kaybının kalıcı bir tedavisi bulunmasa da farklı tedavi yöntemlerine erken süreçte başvurulması dil becerilerinin ve iletişim yeteneğinin gelişmesi bakımından son derece önemlidir. Gerekli tedbirler alınarak çocukların dış dünyaya adaptasyonu sağlanabilir.